top of page

Her şeyin Allah'ın kontrolünde olduğunu unutmamak


Allah'a rağbet eden bir insan yalnızca Allah'a güvenir, çünkü Allah'ın her şeye hakim olduğunu, her şeye gücünün yettiğini, Allah'ın izni dışında tek bir yaprağın dahi düşmediğini bilir. Bundan dolayı herhangi bir olayda yardım istenecek tek mercinin Allah olduğunun farkındadır. O'nu veli edinmiştir, Allah'ın dışında dayanılacak, yardım istenecek başka hiç kimseye, hiçbir şeye ve hiçbir güce ihtiyaç duymaz. Bu, gerçek anlamda bir güvendir. Buna sahip olan bir insan hayatı boyunca başına gelen olaylarda tek bir an dahi olsa endişeye kapılmaz, üzülmez, sıkılmaz. Çünkü dünyada meydana gelen her olayın Allah'ın izniyle gerçekleştiğinin farkındadır. Şayet bu durumda kaygılansa, üzülse ya da karamsarlığa kapılsa bunun anlamı çok farklı olur. Çünkü böyle bir durumda insan, Allah'ın hikmetle yarattığı ve hayır gördüğü bir olaydan hoşnutsuz oluyor demektir ki, bu, Allah'a karşı saygıya uygun olmayan bir tavırdır. Allah'ın yarattığı her şeyde inanan insan için pek çok hayır vardır. İşte gerçek imana sahip bir insan yaşamının her anında bu bilinçle hareket eder. Elbette ki insan için neyin hayırlı olduğunu Allah bilir, nitekim Allah Kuran'da bu gerçeği şöyle bildirmektedir:

... Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.

(Bakara Suresi, 216)


Bu sebepten ötürü şirkten arınmış bir insan hiç beklenmedik bir olayla karşılaşsa, çok olumsuz gibi gözüken bir durumda kalsa veya başına diğer insanların çok tehlikeli ya da korkunç olarak yorumladıkları bir olay da gelse Allah'a olan güveninden dolayı itidalli bir tavır içinde olur. Çünkü şayet "tek bir an" dahi endişeye kapılsa bu, Allah'a olan güveninin tam olmadığını, Allah'ın sonsuz kudretini ve hikmetini tam takdir edemediğini gösterir. Gerçek imanda, katıksız bir sevgide Allah'a karşı mutlak bir teslimiyet olur.

Kişi saniyelik hatalara dahi düşmemeye özen gösterir.

Allah'a güveninde eksiklik hissettiği veya Allah'tan başka yardımcılar aradığı anda bunun şirk olacağını bilir. Bunun için hiçbir mazeret öne süremeyeceğinin de farkındadır.

İşte "gizli şirk" bu tip durumlarda büyük bir tehlike olarak ortaya çıkar. Örneğin zor bir durumla karşılaştığında insanın, "genelde çok teslimiyetliyim, Allah'a güvenim tam, ama çok nadir bazı olaylarda paniğe kapılıyorum, tevekkülsüzlük yapıyorum" şeklindeki bir düşünceye kapılması çok yanlış ve çirkin olur.

Bu konuda insanın kendisini kandırması da çok tehlikelidir. Çünkü bu mantıkla hareket eden bir insan, kendisine başka yardımcılar aradığı için Allah'a tam güvenmiyor demektir. Bu da o kişinin, Allah'ın varlığını kabul etse de, O'na tevekkül edemediğini, Allah'ın sonsuz kudretini kavrayamadığını ve dolayısıyla şirk içinde olduğunu gösterir. Yalnızca Allah'a rağbet eden insan ise Allah'ın kendisi için yaratmış olduğu kaderden kalben razıdır. Çünkü iman sahibi bir insan, kaderin dışına çıkmanın ya da kaderi değiştirmenin mümkün olmadığını bilir. Allah'ın her insan için tayin ettiği bir kader olduğunu ve o kaderin hiçbir değişiklik olmadan işlediğini unutmaz. Allah insanların yaşayacakları her olayın bir kitapta kayıtlı olduğunu ve insanların, kitaplarında yazılı olanlar dışında hiçbir şey yaşayamayacaklarını pek çok ayetiyle haber vermiştir. Bu ayetlerden biri şöyledir:

... Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiçbir şey Rabbinden uzakta (saklı) kalmaz. Bunun daha küçüğü de, daha büyüğü de yoktur ki,

apaçık bir kitapta (kayıtlı) olmasın.

(Yunus Suresi, 61)

Ayetten de açıkça anlaşıldığı gibi bir insanın yaşamı içinde karşılaştığı her olay, küçük büyük her şey bir kitapta kayıtlıdır. Her insan yaşadığı bu dünya hayatında kendine ait olan bu kader kitabını okumaktadır. Bu nedenle mümin karşılaştığı olayları bu gerçeğin bilincinde olarak değerlendirir ve Rabbimiz'in yaratmış olduğu kaderdeki her detayda bir güzellik arar. Kaderdeki her ayrıntının mutlaka bir hayır üzere yaratıldığına kesin olarak iman eder. Bunun bilincinde olan mümin için yaşadığı şeylerin hepsi mutlaka güzeldir; mümin bu güzellikleri hiç atlamadan görebilir. Geçmişte yaşadıklarından ya da halihazırda başına gelen olaylardan yakınma, rahatsızlık duyma veya hoşnutsuz olma gibi bir hataya düşmez.

İstisnasız hayatı boyunca yaşadığı her andan razı olur. Bunun aksi ise imanın derin olmadığını, imana şirk karıştığını gösterir. Böyle bir insan Allah'a iman ettiğini söyleyebilir, ahirete inandığını, gerçek bir Müslüman olduğunu iddia edebilir. Ama kaderindeki herhangi bir olaydan razı olmayan bir insan aslında, Kuran'da emredilen tevekkülü yaşayamıyor, Allah'ın yarattığı kaderi gerçek manada kavrayamıyor demektir. İşte bu durum "gizli şirk" alametidir.


Açıkça görüldüğü gibi gizli şirk konusu çok önemlidir ve aynı zamanda her insan için göz ardı edilemeyecek büyük bir tehlikedir. Bu nedenle insanın günlük hayatında kendi içinde hissettikleri veya olaylara verdiği tepkiler çok önemlidir. Bu bakımdan samimi bir insanın tüm yaşamını, günlük hayatını, hislerini, düşüncelerini, hayata bakış açısını ve en önemlisi bilinçaltını bu anlayışla gözden geçirmesi şarttır. Şirk, kimi zaman bir insanın yaşamına çok köklü şekilde yerleşmiş olabilir. Kişinin bir korkusu onun dini halis şekilde yaşamasını engelleyebilir. Örneğin geleceğe yönelik ciddi bir endişeye kapılıp, "geleceğini garanti altına almak" için Allah'ın emirlerini göz ardı edebilir, gerekli gördüğü durumlarda dininden taviz verebilir. Veya bir insan karşılaştığı zorlukları birer aksilik olarak değerlendirebilir; bundan dolayı isyankar bir ruh hali içinde olabilir. İşte bu veya benzeri durumdaki insanların büyük bir çoğunluğu Allah'ın sonsuz kudretini ve her şeyin hakimi olduğunu unutarak gizli bir şirke düşer. Geleceğini yaratanın da, kendisine mal, mülk zenginlik verenin de, karşısına çıkan zorlukları açıp giderenin de Allah olduğunu unutur, başka varlıklara güç atfederek onlardan yardım umar hale gelir. Oysa her insan böyle bir gafletten şiddetle kaçınmalı ve büyük bir hızla uzaklaşmalıdır. İçinde bulunduğu durumu ince ince düşünmeli, hayatının her anında Rabbimiz'in her şeye güç yetiren, her varlığın ve her olayın üzerinde tek söz sahibi olduğunu tefekkür etmelidir. Ancak bu şekilde gizli şirk belasından uzakta kalabilir. Örneğin bir insan kanser olabilir ya da hiç beklemediği bir anda trafik kazası geçirerek sakat kalabilir ve ömrü boyunca yürüyemeyeceğini öğrenebilir.

Şirkten tamamen arınmış teslimiyet ve tevekkül yaşayan kişi, hastalığından dolayı üzülmez, kaygılanmaz, başına gelen zorluklardan dolayı asla yakınmaz. Bunu hemen teslimiyet ve güzellikle karşılar; Rabbimiz'in kendisi için mutlak bir hayır dilediğini unutmaz.


Dünyada yaşadığı her türlü imtihanın sonsuz ahiret yaşamına kıyasla çok kısa sürdüğünü, ahirette büyük bir ecir kaynağı olarak karşısına çıkacağını aklından çıkarmaz. Şirkten arınmış bir imanda kişi karşısına çıkan zorluğu öğrendiği ilk anda bu haberi güzellikle karşılar, bunda bir hayır ve hikmet arar. Ancak şunu önemle belirtmek gerekir ki, bu, asla teselli mahiyetinde bir düşünce değildir.

Tam tersine gerçek imanda kişi kendisine isabet eden bu hastalığın kendisi için gerçekten büyük hayırlara vesile olacağına iman eder. Aynı şekilde tek başına kaldığında da, insanların yanında da, olayın üzerinden sabretmesini gerektirecek uzun zamanlar geçtiğinde de sakatlığına karşı hep aynı teslimiyeti gösterir. Çünkü kaderini Allah'ın belirlediğini bilir, Allah'tan gelen her şeyin güzel olduğunu düşünüp sabreder.

Her insan günlük yaşamında umulmadık olaylarla karşılaşabilir. Kendisine insanlar tarafından büyük bir haksızlık yapılabilir, bir iftiraya uğrayabilir, sözlü ya da fiili bir saldırıya maruz kalabilir...

Ama gizli veya açık şirkten arınmış bir insan, böyle bir durumda kaderi unutmaz ve her şeyin Allah'ın kontrolünde olduğunu göz ardı edip duygusallaşmaz, sıkılmaz, üzülmez. Kendisini sinirlendirecek olaylar ve davranışlarla da karşılaşabilir, ama bunların da aslında kaderin bir parçası olduğunu bilir ve Allah'ın Kuran'da emrettiği gibi kötülüklere dahi güzellikle karşılık verir.

Öyle olaylarla karşılaşabilir ki, dini yaşamayan bir insanın korkuya kapılması, kaygılanması çok doğaldır, fakat o korkmaz ya da kaygılanmaz. Allah'ın her an yanında olduğunu bilir, O'na dayanıp, güvenir.

Örneğin, bütün mal varlığını, ailesini bir anda kaybedebilir; ama bu kişi daha o an, o saniye Allah'a teslimiyetlidir. Çocuğunu kaybedebilir, eğitimi tehlikeye girebilir, işinden ayrılmak zorunda kalabilir, en yakınlarından birinin amansız bir hastalığa yakalandığını öğrenebilir... Bütün bu ve benzeri durumlarda gerçek iman sahibi insan sarsılmaz bir tevekkül ve teslimiyet içindedir. Olaylardan ötürü karmaşaya, umutsuzluğa düşmez, karamsarlığa kapılmaz, hüzünlenmez, üzüntü duymaz, Allah'a olan güveninden bir şey kaybetmez. İşte her insanın kendi içinde bu tarz durumlarda nasıl bir tepki vereceğini samimi bir şekilde tartması ve gizli şirke karşı önlem alması gerekir. Zira "bu kadardan bir şey olmaz" diye düşünmek, zor durumlarda verilecek cahilce tepkileri normal karşılamak veya bu konuda insanların çoğunluğunun verdiği tepkileri ölçü almak son derece yanlış olur. Çünkü bir ayette Allah,


"Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar.

Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak zan ve tahminle yalan söylerler"

(Enam Suresi, 116) şeklinde buyurmaktadır.

Gizli şirke neden olabilecek diğer bir husus da kişinin başarılarını, ya da yaptıklarını kendi eseri zannetmesidir. Örneğin bir kişi başarılı bir konuşma yaptığında o konuşmayı kendi aklıyla kendisinin yaptığını zannederse bu çok yanlış olur. Çünkü Kuran'da tarif edildiği gibi "nutku verip konuşturan" Allah'tır.

O dilemedikçe insanın konuşması ve üstelik hikmet üzere konuşması mümkün değildir. Bunların hepsi Allah'ın dilemesiyle gerçekleşmektedir. Veya bir insan mesleğinde başarı elde ediyorsa, bilimsel keşiflerde bulunuyorsa, yaşamı kolaylaştıran buluşlar yapıyorsa, bunların tümünü Allah'ın yardımıyla yapıyor demektir. Allah'ın dilemesi dışında bir başarı elde etmesi mümkün değildir.

Tüm bunlara rağmen insanın halen kendi başarılarını sahiplenmesi, bunlarla övünmesi, gururlanması ve bu esnada Allah'ı unutması çok yanlış ve haksız bir eylem olur. Nitekim bir Kuran ayetinde Allah insanın hiçbir şey yapmaya kudreti olmadığını şöyle bildirir: "Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Gerçekten Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir."

(İnsan Suresi, 30)

Başarıların yanı sıra insan bir musibetle karşılaştığında, örneğin hastalandığında ya da yaralandığında, bunların da kaderinde yaratıldığını unutmaması şarttır.

Eğer hastalıkta rol alanın bir virüs, kazaya sebep olanın da kötü bir sürücü olduğunu düşünüyorsa bu kişi olayları büyük bir gaflet içinde değerlendiriyor demektir. Elbette arada çeşitli sebepler yaratılmıştır ancak bunların tamamı Allah'ın bilgisi ve kontrolü altındadır. Bu kişi hastalanmıştır veya yaralanmıştır; çünkü kaderinde o hastalığın meydana gelmesi vardır. Bu, Allah'ın takdiridir. Kişinin bunu kabul etmemesi, içten içe isyankar bir tavır içinde olması da gizli şirk olur. Musibet ve hastalıklarda hayır ve hikmet olmadığını düşünmek, hastalıkları yaratanın Allah değil de direkt olarak mikrop ve virüsler olduğunu zannetmek, Allah'ın bu mikrop ve virüsleri birer vesile olarak yarattığını unutmak son derece yanlış bir bakış açısıdır. Kuran'da her olayın Allah'ın bilgisi dahilinde gerçekleştiğini haber veren pek çok ayet vardır.

Örneğin Peygamberimiz (sav) döneminde müminlerin yaşadıkları bir zorluk anı için Allah şöyle buyurmuştur:

İki topluluğun karşı karşıya geldiği gün, size isabet eden ancak Allah'ın izniyle idi.

(Bu, Allah'ın) mü'minleri ayırdetmesi, Münafıklık yapanları da belirtmesi içindi...

(Al-i İmran Suresi, 166-167)

Bu ayetlerden de anlaşıldığı gibi, insanların karşılaştıkları her türlü olay ancak Allah'ın izniyle gerçekleşir. Şu halde insanın, Allah'ın her şeyi kontrolü altında bulundurduğunu unutması, çok sapkın bir düşünce olur. Allah olan biten her şeyden haberdardır. İnsanın hayatının her safhası ve her anı da ancak Allah'ın izniyle, Allah'ın kontrolünde gerçekleşmektedir. Ve unutulmamalıdır ki, Allah'ın takdir edip yaratmış olduğu kader, iman eden samimi kullar için her zaman en hayırlısıdır. İnananların tüm yaşadıklarında çok büyük bir hayır ve hikmet vardır. Ama insan bu hikmetleri her zaman anlayamayabilir. Bazen bu hikmetleri görür ve şükreder. Bazen ise göremez ancak yine Allah'a güvenir ve dayanır. Bilir ki kendisine isabet eden bu olayları Allah pek çok hayırlar ve güzelliklerle birlikte yaratmıştır.

Comments


Yazı: Blog2_Post

Abonelik Formu

Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

©2021, Allah Kesin Var

bottom of page